28 Ocak 2013 Pazartesi

keşke


pişman olmak kötü bir duyguymuş...yaptıklarından yada yapamadıklarından...orası pek de farketmiyor açıkçası... işin özü pişman olmak...ve ben çok pişmanım....bir çok yaptığım ve yapamadığım şey için...şimdi acısını çektiğim,yüreğime yük ettiğim , aklıma geldikçe hüzünlendiğim ve pişmanlığımın hatırladığım anda bile artmasına sebep olan yaşanmışlıklarım yada yaşanamamışlıklarım...
ne kötü şeydir pişman olmak...ne çok yer kaplar hayatımızda keşkeler...
keşke öyle söylemeseydim...keşke öyle yapmasaydım...keşke gitseydim...keşke içimde tutmasaydım da söyleseydim...
ne zordur insanın keşke demesi... dilden kolay çıkar ama gönülde kapladığı yer çok başkadır keşkelerin...
yapmamamız gerektiği halde yaptıklarımız mı yoksa yapmak isteyipte yapamadıklarımız mı daha çok yaralar ayrımını yapamıyorum doğrusu...
tek bildiğim hayatımda çok fazla keşke olduğu... tek bildiğim keşkelerimin bazen hayatımı zindana dönüştürdüğü...
her seferinde bundan ders alıcam bir daha tekrarlamıcam desemde gene de kovamıyorum hayatımdan pişmanlıklarımı... kovamıyorum lugatımdan keşke kelimesini...
çok keşkem var biliyorum... hatırlamak dahi istemiyorum... ama en büyük keşkem sensin benim...
seninle yapmam gerekenler ve yapamadıklarım...
hayatımdan bu kadar çabuk çıkıp gitmeseydin eğer farkedebilirmiydim bu keşkelerin acısını bilemiyorum...sana söz verdiğim halde yapamadığım şeyler hala içimde uktedir babacığım...
keşke o iki el tavlayı atabilseydik seninle...keşke koluna girip yürüyebilseydim o sahilde...
sen beni affet babacığım...çocukluğuma ver,gençliğime ver...neye istersen ona yor yapamadıklarımı sana karşı kabaca yaptıklarımı...ama yeter ki beni affet... ne olur beni affet babacığım keşkeleri sen gittikten sonra anladığım için... sana içimden geldiği gibi sarılamadığım için... beni her öpmek istediğinde kaçtığım , benimle her vakit geçirmek istediğinde başka uğraşlar bulduğum için beni affet babacığım...
sen gittikten sonra anladım ki insanın asıl sevdikleri, insanı asıl sevenler dışındaki herkes ama herkes geçiciymiş... bunu anlamam çok büyük bir şeye mal oldu... seninle uçup giden anılarım , seninle uçup giden gençliğim heba oldu...
o son gidişindeki bakışın,beni görmeyen boş bakışın var ya hiç aklımdan çıkmıyor...
keşke hiç gitmeseydin babacığım...bak gene keşke dedim...
olsun senin için değer keşkeler,bin tane keşke desem ne fayda...keşke seni geri getirebilse keşkelerim...
ama keşkelerin hiç olumlu bir yanı yok ki...
ama gene de keşke gitmeseydin babacığım...
keşke bizi terketmeseydin...
keşke...

bazen...

bazen çok seversin karşılık göremezsin...bazen çok sevilirsin gerçekliğine inanamazsın...bazen neden yaşadığını sorgularsın...bazen hayat ne güzel diye kahkahalar atarsın...bazen ağlarsın...bazen gülersin...hayat bazenlerle doludur...bazen inanırsın bazen şüphe duyarsın...bazen yalnız kalmak istersin...bazen yalnızlıktan çok sıkılırsın...bazen hiç arkadaşım yok dersin...bazen kalabalıktan bunalıp tek başına olmak istersin...keşke dersin...bazen dersin...neyse ki dersin...ne yazık ki dersin...
hepimizin hayatı benzerdir aslında roller ve oyuncular farklı olsa da... hepimiz aynı yolda gideriz aslında kimi ileri kimi geri bir noktada buluşuruz aslında...keşkeler ne kadar azsa hayatımızda o kadar çok şanslıyız galiba... yada ben saçmalıyorum artık kim nasıl algılarsa...

basit ıslak kek tarifi


annemden aldığım ıslak kek tarifim o kadar basit ve lezzetli ki tarifi sizlerle paylaşmadan duramadım :)
işte müthiş ıslak kekimin tarifi:
2 yumurta
2 çorba kaşığı kakao
1 su bardağı süt
1 su bardağı şeker
1,5 su bardağı un
kabartma tozu
vanilya
1 su bardağı sıvıyağ
isteğe göre hindistan de kullanabilirsiniz. ben kullandım mesela annem öyle birşey söylemese de :)
yapılışı:
yumurtaları şekerle birlikte mikserle çırpın.üzerine sütü,yağı,vanilya ve kakaoyu ilave edin. hepsini mikserle çırpın karışım hazır olduktan sonra 1 su bardağı ayırın karışımdan.kalan karışımın içine unu ve kabartma tozunu ekleyin ve tekrar mikserle çırpın. daha sonra dikdörtgen borcama dökün karışımı eğer dilerseniz borcama dökmeden önce mikserle son kez karıştırmadan evvel 2 tatlı kaşığı hindistan cevizide ekleyin. borcamı fırına koyun 160 derecede yaklaşık 20 25 dk kadar pişirin. arada kontrol edin nasıl kontrol edeceğinizi bilmiyorsanız hemen onu da anlatayım. bu tarif dahil tüm kek tariflerini yaptığınızda kekin pişip pişmediğini anlamak için kuru temiz bir bıçak batırıyorsunuz keke. eğer bıçak kuru çıkarsa kek olmuş demektir. kekiniz olduktan sonra fırından çıkarıp sıcakken dilimliyorsunuz ve üzerine önceden ayırdığınız bir bardaklık karışımı her yerine eşit miktarda döküyorsunuz. üzerine gene dileğe göre hindistan cevizi serpebilirsiniz. kek biraz dinlendikten sonra yiyebilirsiniz. afiyet olsun :)

26 Ocak 2013 Cumartesi

perişansın...perişanım...perişanız...

kime senin kastın bana mı, hayata mı, kendine mi anlamadım doğrusu...
bu perişan halimizin sebebi hangisi bu saydıklarımdan?
aslına bakarsan sebep farklı olsa ne farkeder ki sonuç ortada.
sen perişan,ben perişan,biz perişan. aslında biz diye birşey yok artık değil mi? sen öyle demiştin!
hani şu çekip gittiğin gün... gitmeden önceki son sözlerinden biriydi bu da biz diye birşey yokmuş artık o gün senden öğrenmiştim bende.
sahi başka neler söylemiştin sen bana o gün?
hani ben darmadağın olmuştum da,ağlamaktan kendi sesimi duyamaz olmuştum...ha o gün işte neler demiştin beni terketmek üzereyken.
yanlış hatırlamıyorsam sensiz perişan olacağımı biliyorum ama şimdi ki perişanlığım daha fena,seni bu hayata dahil etmek istemiyorum gibi birşeyler saçmalamıştın değil mi? lafa bak ! sanki sensiz çok güzel bir hayatım varmış gibi seninle yaşayacağım perişanlıktan uzak tutmak istemiştin beni aklınca.
bahaneydi bu tabi ki o andan itibaren farkındayım bunun. ilk söylediğin anda anlamıştım benden kaçmak için o sözleri uydurduğunu.
anlamıştım çünkü biliyordum senin korkak biri olduğunu. anlamıştım çünkü biliyordum senin aşkına dahi sahip çıkamayacak kapasitede biri olduğunu. biliyordum ve tüm bunlara rağmen seviyordum seni. asıl perişanlık buydu işte. asıl perişanlık seni tüm bunlara rağmen deliler gibi seviyor oluşumdu. ama sen bunun bile farkında değildin. zannettin ki ben seni sevdikçe sen daha çok seveceksin. zannettin ki o aşkın içinde boğulacaksın. bilemedin ki aşksız bir hayatta daha çok  perişan olacaksın. bilemedin sen sevgilim asıl perişanlık senin içinde, benimse sensizliğimde gizliydi...bilemeden terkettin beni... kimbilir şimdi nasıl bir haldesin... mutsuzmusun beni terkettiğin için ? kendi perişanlığında mutlumusun yoksa beni bırakıp gittiğin günden beri ?
sahi sevgilim sen hiç sevmedin mi beni ?
oysa ben hala şu perişan halimde bile seviyorum seni...

25 Ocak 2013 Cuma

dibe ramak kala...

ne yazsam ki bilemiyorum !
çektiğim sıkıntıları mı, benden daha çok sıkıntısı olan insanları mı?
çekip giden dostlarımı,yıllarımı mı yoksa sokakta yaşayan kimsesiz insanları mı?
bende normal insanlar gibiydim acıyı tatmadan önce. sıradan şeylere üzülür ağlardım. zannederdim ki dünyanın tüm yükü benim omuzlarımda. zannederdim ki benden başka acı çeken yok dünyada...
öyle değilmiş işte.
ne gariptir insan kendi başına gelmeden anlamıyor hayatın kıymetini.
hatta en yakınındakilerin dahi başına gelse genede el muamelesi yapıyor o acıya. kabulleniyor,üzülüyor ama asla benimsemiyor. taaa ki kendi başına gelene kadar. 
işte bende onlardanım ne yazık ki!
beddua etmeyi hiç sevmem ama bu halde olmama sebep olan beddua sahipleri varsa aynen iade ederim kendilerine beddualarını.şayet bensem bunları hakeden nolur artık affet beni Allah'ım!
hayata bakış açımı değiştirdiği için belki de şükretmeliyim hayatın tam da kendisine. ama ben şükretme sınırını çoktan geçtim. uçurumun dibinde yaşıyorum sanki artık çoğalıyor git gellerim...
bana hayatımı geri ver lütfen hayat yalvarıyorum sana ...
tükendim artık bir çıkış yolu göster bana...
benimsedim artık acıları kanıksadım,çektim,dibine kadar yaşadım...
dibi çıktı artık sonumun, sonumu iyi göster bana kısa zamanda 
lütfen geri ver bana eski,basit,sıradan hayatımı !!!

24 Ocak 2013 Perşembe

hep sev beni ilk günkü gibi

hala o küçük kız çocuğuyum ben... babamın dizine yatırıp saçlarımı okşadığı,bana masal anlattığı zamanlardaki kadar çocuğum... o yaşlarda ki gibi muhtacım ilgiye...
ne kadar safsam çocukken o kadar saf değilim belki artık,hayat gösterdi nede olsa acımasız olan yüzünü bana da... önce en sevdiklerimden birini aldı benden sonra yavaş yavaş ondan çok daha az sevilse de tüm sevdiklerimi almaya başladı teker teker...acı vererek...
neydi benimle alıp veremediği hayatın anlayabilmem mümkün değildi... çok mutsuz yıllar geçirdim. tam şimdi geçecek derken bir yenisi eklendi. sonra seni çıkardı karşıma Allah bir lütuf gibi, bir armağan gibi. halen derim ya bana verilmiş en güzel armağan sensin diye... gerçekten de öylesin sevgilim...
sen karşıma çıkınca pek önemsemedim tanımaya çalışmadım seni. nasılsa hayat alacaktı seni de benden... gene koparacaktı sevdiklerimden birini alacaktı kollarımın arasından bana fakettirmeden,hem de ben çok sevdikten sonra. çok sevince ayrı düşmesi daha zor oluyor biliyor musun sevgili?
ben halen babamın küçük kızı gibiyken,yaşıma aldırmadan o küçük kız çocuğu gibi davranıp sevgiye muhtaçken, sen babam gibi şefkat gösterdin bana... tıpkı çocukluğumdaki gibi mutlu ettin beni...
ha bugün ha yarın alacak hayat seni benden diye beklerken, bir de baktım ki hayatım oluvermişsin ben farketmeden...
hayatım diyebilmek çok zordur aslında birine,bakma sen öyle herkesin diline düştüğüne...hayatım olmuştun sen benim birdenbire ,canım,sevgilim,herşeyim...
zamanla artarak çoğaldı sana karşı sevgim.
şimdi öyle bağlıyım ki sana yada öyle bağımlı... halen bilemiyorum ikisinin arasındaki farkı... ben halen o küçük kız çocuğuyum aslında babamın dizinde yatan sevdiğine sonsuz bir bağla bağlı...
halen sevgiye,ilgiye muhtaç,halen küçük,halen çocuk...
halen seviyorum seni ilk günkü gibi...
ne olur sen de sev hep izin verme bu kez hayatın sevdiklerimden birini,seni benden ayırmasına,almasına...
ne olur izin verme sevgilim...
ne olur hep sev beni ilk günkü gibi...

neydi ayıran bizi?

biliyorum olamazdık seninle... bile bile sevdim ben seni... sen olmaz dedikçe ben istedim ve sen kaçtıkça ben geldim peşinden... olur sandım,başarırız sandım. sen de beni seviyorsun sandım. 
aslında seviyordun da biliyordum. gözlerinden anlaşılıyordu sevdiğin. dokunuşundan anlaşılıyordu,titriyordun bana dokunmaya çalıştıkça ve gözünde her daim akamayan bir damla gözyaşın vardı bana baktıkça damlamaya hazır olan. biliyordum seviyordun beni. ben de deliler gibi seviyordum seni. öyleyse neydi bizi ayrı koyan söylesene bana ! şimdi bile cevabını bulamadığım o sorun neydi ? neden beni seviyorken gittin başka şehirlere ? neden yazmadın bir satır dahi olsa bana !
sevenler kavuşamazmış cümlesi klişedir zannediyordum ben. neydi bizim hikayemizin sonu acı mı tatlı mı bitiyor hadi söylesene...
ayrılık acı anılar tatlı ise,deli gibi sevmek güzel ayrılmak kötü ise,bunun sebebi senle benken suçlu gözüken kader ise... söylesene sevgili neydi bizi ayıran hadi bana söylesene...
olamazdık seninle biliyordum...
olmayacaktı kopacaktık elbet ama hiçbir şey yaşayamadan kopmak doğrumuydu sence? alamadan aşkın tadını hasreti tatmak reva mı sence? 
neden gittin sevgili söylesene!
neydi bizi ayıran ! bana hikayemizin sonu geldi geçti mi yoksa gelecek mi bari onu fısılda kulağıma, ona göre gözyaşlarımı sileyim hasretle bekleyeyim gelişini olmaz mı sevgili? bittiyse de ne olursun beynimi kemiren sorulardan kurtar beni,söyle ne olur neydi ayıran bizi...

sebebi benim !

ben sebep oldum gitmene,ben...
şuan bu satırları yazıyorsam,şuan hasretinden gebermek üzereysem sebebi benim. eğer o güzel gözlerini özlüyorsam, sesini duymak istiyorsam istediğim her an ve elektrikler kesildiğinde titriyorsam korkudan sen yanımda yoksun diye , tüm bunların sebebi benim işte...
ben sebep oldum gitmene. oysa ne de güzeldi herşey. ne çok seviyorduk birbirimizi. yada ben öyle sanıyordun diyelim. sandıklarım yaşadıklarımdan daha çok ne yazık ki.. ve sandıklarım daha güzel hayatımdaki acı olaylara kıyasla...
hayallerimdeydin sen benim,düşlerimdeydin. gece uykumda,gündüz yanımdaydın benim. ben seni çok sevdim. gözümden sakındım,canımdan çok sevdim. seninle dolu bir hayattı dileğim. olmadı ... sebebi benim...
şimdi anlıyorum neden gittiğini. şimdi anlıyorum neden terkettiğini,neden ben ağlarken ardına bile bakmadan adete koşarcasına benden uzaklaştığını...
şimdi anlıyorum çok sevmenin zarar getirdiğini...
ben seni çok sevdim.
bunu sana belli ettim.
ve sen gittin...
bilemedim çok sevmenin tez ayrılık getireceğini...
bilemedim çok sevenin elbet bir gün terkedileceğini...
gittiysen bunun sebebi benim... 
çok sevdim...gitmenin sebebi benim...

mandalinalı hindistan cevizli pratik kurabiye tarifi



hem damağınıza hem de gözünüze hitap edecek olan bu kurabiye vazgeçilmezleriniz arasında olacak eminim :)
işte tarif :

malzemeler: 1 paket oda sıcaklığında margarin
2 adet yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 paket kabartma tozu
4 su bardağı un
1 adet mandalina
1 çay bardağı kadar hindistan cevizi
eğer acilen yapmanız gerekiyorsa margarinin yumuşamasını beklemek yerine ocakta eritebilirsiniz ben hep öyle yapıyorum yoğurması daha kolay oluyor. 
yapılışı: yumurtalardan birinin akını kenara ayırıyoruz.mandalinayı bütün olarak robottan geçiriyoruz
1 yumurta beyazı hariç tüm malzemeleri (robottan geçirdiğimiz mandalina dahil olacak karışıma) bir kaba koyuyoruz. bir güzel yoğuruyoruz. hamur çok cıvık olacak sakın 1 kaşıktan fazla ekstradan un eklemeyin. içinde mandalina olduğu için öyle cıvık oluyor. tepsinize varsa yağlı kağıt serin daha rahat oluyor yoksa tepsiyi yağlayın. yoğurdunuz karışımdan ufak toplar yapın elinizin içinde biraz bastırın yumurta akını çatalla çırpıp fırça yardımı ile elinizdeki hamurun üstüne sürün sürdüğünüz kısmı hindistan cevizine batırıp tepsinize dizin. kurabiye kalıbınız varsa benimkiler gibi önce dilediğiniz şekli verip sonra hindistan cevizine bulayabilirsiniz. önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında 25 dk kadar pişirin. afiyet olsun :)



22 Ocak 2013 Salı

geçmiş

geçmişimi silip atamıyorum ki acı çekmekten kurtulayım...
bırak unut geri getiremeyeceksin nasıl olsa dünü ondan önceki günü ...
üç saniye öncesine bile dönemezken yıllar öncesinin hayaliyle yaşamak ne saçma bir kısır döngü...
hayaller gerçek olur belki umuduyla geçmişin güzel anlarını hayal edip duruyorum sonra geçmişimde kaybolup gidiyorum...
aklıma ilkokulda servisten inince arka camdan bana bakan arkadaşıma el salladığım geliyor aklıma.
şimdi o arkadaşım nerede ne yapıyor hiç bilmiyorum. merakta etmiyorum açıkçası. ama o el sallama yok mu işte o koyuyor bana. geçip giden onca anıma el sallıyorum şimdi hüsran dolu bakışlarla...
biliyorum olmayacak hiç bir dileğim. mucize beklemek mucize olmasına inanmak kadar saçma.
hayaller gerçek olsaydı eğer şuan bunları yazıyor olmazdım zaten.
ama genede o el sallama yok mu !
işte ona takılıyor aklım başımı her yastığa koyuşumda...
bir gün el sallayacaklar benimde arkamdan bende başkalarının geçmişinde kalacağım. geçmiş bir gün geçecek biliyorum. ama ben geçmişin geçişini izleyemiyorum, el salladığım beni terkeden her güzel anıma takılıp kalıyorum...

21 Ocak 2013 Pazartesi

bilemezsin...

biz seninle ne çok gülerdik değil mi? kahkahalarımızdan rahatsız olup dolmuştan bizi attırmaya çalışan teyzeleri hatırlıyor musun ? ne güzel günlerdi o güzler...
saftık... hayat doluyduk... hayata karşı bu kadar acımasız değildik tıpkı hayatın bize karşı acımasız olmadığı gibi...
hayat mı acımasızlaştı yoksa biz mi değiştik ne dersin ?
neden 10 yıl önce her şeye gülebiliyorken şimdi gülmek zor hatta imkansız gibi... sırıtmak artık benim suratıma yerleştirmek istediğim bişi oldu biliyor musun ? sırıtmaya bile razıyım yani ama onu bile kabul ettiremiyorum kendime... yerleştiremiyorum yüzüme onu bile...
eskiden ne güzeldik değil mi? kardeştik dosttuk arkadaştık candık...
ne oldu bize büyüyünce can dostum ?
ne değişti bizi böyle ne değiştirdi?
öyle çok özlüyorum ki seninle gülmeyi...
çat kapı çıkıp gelmeni...
sevgilim terketti diyip omzumda ağlamanı...
seninle şarap açıp içmeyi,sarhoş olmayı,annemden saklamaya çalışmayı,dedikodularımızı...
seni çok özledim be arkadaşım dostum sırdaşım...
sırlarım benimle yalnız kaldı... öyle çok isterdim ki eskisi gibi seninle çay içip bardakta kalan bisküvi parçasını almaya çalışmayı...
sokağa çıkabilmek için binbir dereden su getirip izin almaya çalışmamızı...
kokunu bile çok özledim arkadaşım bilemezsin sen !
ne kadar yazsam da sana söyleyemedikten sonra bilemezsin...
bilemezsin...
bilsen de bu saatten sonra geri dönemezsin, beni de döndüremezsin...
ne çok özledim bilemezsin...

aşığım aşık :)

bu devirde o kalmadı bu kalmadı diyoruz ya hani bende dahil... insanlık öldü dostluk öldü aşk yok artık diye...
işte tamda bu noktada yanılıyoruz belki de...
ben aşkların en güzelini yaşıyorum bir görseniz sizde aşık olursunuz aşık olduğum adama...
öyle çok seviyor ki beni ve öyle çok seviyorum ki hem onu hemde beni sevmesini...
tapıyorum diyeceğim neredeyse Allah'tan utanmasam... öyle çok seviyorum yani...
bu devirde aşk kaldı arkadaşlar... dostluk öldü derim insanlık öldü derim belki zorda kalınca ama aşka asla... bakmayın siz benim yazdıklarıma orda burda konuştuklarıma... aşka sonsuz inananlardanım ben...
hep hayal ettiğim aşkı yaşıyorum son yıllarda... ömrümün en güzel yıllarını yaşıyorum onunlayken...
ondan öncem yok sanki ondan sonramın olmayacağı gibi...
kimin uğruna ölürsün kimin yolunda can verirsin derseniz şayet ... sevdiğim adam için herşeyimi canımı veririm ben... öyle çok seviyorum işte ben onu...
aşk ölmedi arkadaşlar... mesele doğru adama aşık olmakta yalnızca...
yazım uzarda uzar onu anlatmaya başlayınca... bu yüzden kısa keseceğim ve sizlere tek diyeceğim:
darısı başınıza dostlar :)

yıllar sonra karşılaşınca...

...uzun zaman oldu görüşmeyeli ne kadar da çok değişmişsin. aklar düşmüş saçlarına. daha genceciktik en son görüştüğümüzde. yirmili yaşların başlarındaydık. ne de çabuk geçmiş zaman !


...evlendin demek. ben de evlendim. bir de çocuğum var üstelik. seninde mi var, kaç tane? adı ne peki ?


...adına adımı mı verdin sahiden ? peki neden ? sen bırakıp gitmemişmiydin ki beni ? ben ardından o kadar çok ağlamıştım ki ! aylarca evden dışarı adım atmamıştım. bunu bilmene rağmen geri dönmemiştin bana. bırak geri dönmeyi aramamıştın bile. kendime gelebilmem için hiç yardımda bulunmamıştın. neden verdin ki çocuğuna benim ismimi vicdanını rahatlatmak için mi?


...yok artık hala beni sevdiğini söyledin yanlış duymadım değil mi? o gençlik günleri geride kaldı unuttun mu sahi ? 


...sen aslında benden hiç gitmedin mi? beni kendinden çok sevdiğin için beni terkettin öylemi ?
komik olma Allahaşkına madem çok seviyordun neden terkettin ki beni...


...hastalığın geçti mi bari ? hiç haberim olmadı duysaydım gelmezmiydim hiç !


...iyileşmene çok sevindim ama keşke bu yüzden terketmeseydin beni... bilemedin mi seni canımdan çok sevdiğimi , o halde seni yalnız bırakmak istemeyeceğimi? 


...biliyordun demek biliyordun ve o yüzden terkettin beni...
anladım şimdi...
kızına sevgilerimi ilet öp benim için sevgili...

ben sensiz yapamam ki !

ayrılmak mı delisin sen! ben sensiz yapamam ki !
bilmiyomusun sanki seni yediğim ekmekten içtiğim sudan çok sevdiğimi! bilmiyomusun sanki sensiz benim varolamayacağımı!
bildiğini biliyorum...
demek ki bilmene rağmen gidiyorsun... ama ben sensiz olamam ki ! çocukluğum geçti seninle benim gençliğim geçti... acı tatlı tüm hatıralarımda sen varsın. sen gidersen benim geçmişim olmaz ki.! geçmişim olmadan nasıl yaşarım ki ben ? geçmişim olmadan geleceğe nasıl bakarım ki ?  hadi geçmişimi boşverdim diyelim, ben sen olmadan gelecek hayal edemem ki...
yok olmaz, olmaz işte sensiz bir geleceğim olamaz benim. hem ne demek ki gidiyorum ben. neden ki.? sıkıldın mı bunaldın mı ara verelim istersen yok öyle ara değil yani ayrılmayalım ama bir süre ayrı duralım sen git kafanı dinle rahatla sonra geri gel olmaz mı sevgilim ? belki iyi gelir bu kısa süreli ayrılık bize daha doğrusu sana. belki özlersin beni olmaz mı sevgilim ?
olmaz mı dedin ?
iyide neden ?
hani söz vermiştin bana hani birlikte yaşlanacaktık hani gençlik fotoğraflarımıza bakıp bakıp hey gidi günler diye iç çekecektik hani birlikte ölecektik sevgilim şimdi neden gidiyorsun anlamıyorum neden gitmek istiyorsun? 
bi açıklama yapsana sevgilim baksana kendi kendine konuşan deliler gibiyim...
sesini duyar gibiyim ne dedin sevgilim pek işitemedim... daha sesli konuşurmusun benimle... sesini ne çok severim bilirsin,bana masal anlatmanı saçlarımı okşayarak benim uyumamı izlemeni ne çok severim.. haydi bir daha söyle sevgilim ne demiştin sen bana az önce neden gitmek istediğini söylemiştin değil mi... ne söylersen söyle ben seni bırakmayacağım ki... telafi edilemeyecek hata yoktur bence. sen söyle dilediğin şeyi dilediğin gibi değiştireyim sevgilim. ne istersen o olayım yeter ki gitme hayatımdan gitme olur mu sevgilim ?
tamam tamam söyleme bir daha işittim söylediklerini ...
tamam gidebilirsin...
son bi söz söylemek ister misin ?
anladım onu benden daha çok sevdin !
haydi güle güle git sevgilim...

kim özlerdi


O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de,
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde “onca ayrılığın birinci dereceden failidir” denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse…
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
CAN YÜCEL

incitiriz kendimizi de sevdiklerimizi de...

hani insan kaybedince anlarmış ya değerini...
öyleymiş gerçekten !
yavaş yavaş işliyo insanın içine gidenlerin acısı... sensiz olmamam geri dön kıyamam sana da kendime de sende kıyma ikimize diye ağlasan da , dayanmıyor yüreğim çaresiz kaldım, sığınacak bi limanım sen vardın sen de gidersen ne yaparım ben diye haykırsan da giden duymaz sesini... 
giden gitmiştir bir kere dün artık dünde kalmıştır istesen de ölüp bitsen de geri getiremezsin eski günleri...
keşke öyle yapmasıydım yada keşke kırmasaydım da yapsaydım... keşke öyle söylemeseydim... keşke keşke keşke...
keşkeler yer bitirir bizi. bi başımıza kalınca düşünür dururuz ama düşünmek bi işe yaramaz ne yazık ki...
kalbimiz atmıyormuş gibi hissederiz o varken deli gibi atan kalbin değerini bilmediğimizi farkederiz...
ne yazık ki geriye dönüş çoğu zaman çok zor hatta imkansızdır...
ders olur bize bu gidiş..
acıdır, hırpalar insanı ama ders olur...
bir daha yapmıcam tekrarlamıcam aynı hataları deriz...
bir zaman sonra yeniden severiz
ve yeniden hata yapmaya başlarız... böyledir bu düzen değişmez... insan sevdiklerini kırar incitir taa ki yalnız kalıp da kafasına dank edene ve acılar dinip yenisine doğru yol alana dek incitir dururuz kendimizi de sevdiklerimizi de...

20 Ocak 2013 Pazar

hiç aşık olmadım ki ben sana !

hiç aşık olmadım ki ben sana... hiç yanıp tutuşmadım aşkınla... nereden çıkardın ki senin için ölüp bittiğimi... nereden çıkardın seni göremeden geçen günlerimi günden saymadığımı... ve nereden çıkardın sensiz geçen günlerimi çentik atıp takvimden düştüğümü, hayatımda o günleri yaşanmamış saydığımı...
ben sana hiç aşık olmadım ki... hiç yanmadım o kömür karası gözlerine bakarken ... hiç hayaller kurmadım o gözlerde kaybolurken... kim ben mi ? ne münasebet asla sabahlamadım seni düşünmekten uykusuz kalmadım onu da nereden uydurdun ki şimdi sen ...
ben sana aşık olmadım ki sevgilim... aşktan üstündü benim sana hissettiklerim.. sana hissettirmeye çalıştıklarımın bir kısmını kapabilmişsin sen sadece... ve adına aşk demişsin... ben sana aşık değildim sevgilim ben sana tapıyordum delicesine... günahsa günah yanlışsa yanlıştı ama ben seni taparcasına sevdim.. kendimden çok sevdim. hayatımdaki herşeyden çok sevdim...
yooo nereden çıkardın ağladığımı... gene mi ağlıyorsun deme bana sevgilim... ağlamıyorum ki ben ... neden ağlayacakmışım ardından beni bırakıp gittin diye... tabi ki başka birine aşık olabilirsin... tabi ki ayrılabiliriz sırf sen istedin diye... ve tabi ki ben ardıma bakmadan gidebilirim sana yeni sevgilinle mutluluklar dileyerek...
sevgilim mi dedim sana yoo yanılıyorsun sevgilim... ben seni hiç sevmedim. sevmek kelimesi basit kalır beni terkedip giden sevgilisinin ardından bunları yazan beni ifade etmek için... 
dememişmiydim daha önce özür dilerim. ben sana belli etmeye çalıştığımın bin misli sevdim seni. on bin misli sevdim. bir milyon misli sevdim. ben sana taptım sevgilim... ibadet eder gibi sevdim seni...
tokalaşmak mı istiyorsun benimle son kez.. son kez sesimi duymak bana hoşçakal demek mi istiyorsun?
tabi ki ben daha iyilerine layığım biliyorum...
hoşçakal sevgilim demek gidiyorsun..
tamam söz iyi bakarım kendime... her aynaya bakışımda seni gören suretime... seninle dolu dolu atan deli yüreğime... yaz günü bile elimden çıkarmayacağım vedalaştığımızda elimde olan eldivenime...içindekine... ellerime... kendime  ve içimdeki taptığım sevgiliye... tabi ki iyi bakarım kendime haydi sevgilim sen var git işine...

sevmek demek...

sevmek güvenmek demek...sevmek onun yanındayken hiç birşeyden korkmamak onun varlığıyla huzurla uyuyabilmek demek...sevmek demek fedakarlık demek...aşktan çok farklı birşey bence sevmek...evet gözün kör olur aşık olunca, yanarsın,tutuşursun, yapmayacağın şeyleri yaparsın aşık olunca. ama aşk zamanla yerini başka şeylere bırakır ,başka duygulara ..zamanla seversin aşık olduğun adamı da annen gibi baban gibi belki de daha vazgeçilmez duygularla seversin..seversen vazgeçmezsin vazgeçemezsin. anneni seversin,babanı seversin,kardeşini seversin,kocanı seversin,arkadaşını seversin,komşunu seversin... ne kadar kızsan da küssen de yine de seversin ... yine de vazgeçemezsin...sevmek garip bir duygudur. bazen sevmekten vazgeçmek istersin ama yinede çok seversin. bi kendini böyle çok sevemezsin. bi kendine başkalarına verdiğin kadar değer veremezsin. sonra çevrene bakarsın ve amannn boşver dersin... onlar beni seviyor ya ben zaten değerliyim dersin... sevmeye devam edersin... 

sen hariç sevgilim !

sen gittikten sonra çok ağladım...
o kadar çok ağladım ki gözyaşlarım kuruyacak sandım... sandım ki bir daha ağlayamayacağım...
sen beni terkedip giderken ben arkandan bakakaldım... ağladım ama bağıramadım... bi dur diyemedim sana! bi adını haykıramadım! 
oysa ne çok severdim bana seslenmeni. ses tonun farketmezdi kızgın ol,uysal ol,sevecen ol,heyecanlı ol ne olursan ol genede o anların hepsinde adımı an isterdim.. çok hoşuma giderdi sesini duymak... 
sen giderken o anlar birbir canlandı gözümde... tüm yaşananlar tüm güzel anlar...
bir daha yaşanmayacaktı hiç biri.işte bu yüzden sırf bu yüzden koşmalıydım arkandan... koşmalıydım ve demeliydim ki : gitme!
gitme ne olur bitmesin.. ben sensiz yapamam ki.. aldığım nefes gibisin sen benim. sensiz anılarla yaşamaya mahkum etme beni... ne olursun gitme !
demek isterdim...
diyemedim...
gözyaşlarım aktıkça sesim daha çok kısıldı... çöktüm kaldım durduğum yerde... kimse yardıma gelmedi biliyor musun? kimse kaldırmadı beni yerden ... kimse neyin var demedi... ne de duyarsız olmuş insanlar sevdiğim. sen olsan kesin gelirdin ... sen olsan tutardın ellerimden kaldırırdın beni yerden neyin var iyi misin derdin.. demedin... ardına hiç bakmadın ki sevgilim! ardına bakmadan gittin.. işte o yığıldığım yerde son bakışını yakalamaya çalışırken ben bittim!
sen gittin ve ben bir daha hiç sevmedim...
sen hariç sevgilim!
senin dışında bir daha hiç kimseyi sevmedim!

oku okut dağıt vs...

‎..Annemin sadece bir gözü vardı. Öteki gözü çukurdu, yani yeri boştu.

Ondan nefret ediyordum. Çünkü bu durum beni arkadaşlarımın arasında utandırıyordu.
Babam, ben daha küçükken bir kazada öldüğünden, ailemizi geçindirmek de anneme kalmıştı. 


Bunun için okulda aşçılık yapıyordu.

İlk okulda iken bir gün annem bana “merhaba” demeye gelmişti. Sanki, yerin dibine 


geçmiştim. Bunu bana nasıl yapabilirdi.?

Onu görmezden geldim, ona nefretle bakarak oradan kaçtım..

Ertesi gün sınıfta bir arkadaşım bana, “..Senin annenin sadece bir gözü var. Diğeri ne biçim.!” 


Dedi. Diğerleri de gülüşüyorlardı.

O anda yerin dibine girmek ve de annemin ortadan kaybolmasını istedim.

Bu yüzden, o gün onunla karşılaşınca dedim ki:

-“Beni gülünç duruma düşüreceğine, ölsen daha iyi!..”

Annem karşılık vermedi. Sadece, tek gözüyle bana biraz baktı ve uzaklaştı gitti...

Dediklerim hakkında bir saniye bile düşünmemiştim, çünkü çok kızmıştım. Onun duyguları beni 


hiç ilgilendirmiyordu. Onu evde istemiyordum ama ev onun üzerineydi..
Çok çalıştım, kendime yeter oldum, sonunda Singapur’a okumaya gittim.

Bir süre sonra da evlendim. Birikimime borç ekleyerek kendime bir ev aldım.

Daha sonra çocuklarım oldu ve hayatımdan memnundum. Annemi unutmuştum..

* * *

Bir gün annem bizi ziyarete gelmişti. Öyle ya, kaç yıldır beni görmemişti.

Kapıya gelince, çocuklarım tek gözlü birini görünce birden korktular, sonrada güldüler.

“Babaanneniz” diyemedim. İçeri girince ilk fırsatta ona:

-“Evime gelip çocuklarımı nasıl korkutabilirsin.? Buradan hemen git.!” Dedim.

Bu çıkışıma annem kısık bir sesle:

-“Kusura bakmayın, ben yanlış adrese geldim galiba.!” Dedi ve çıktı-gitti...

* * *

Aradan yine uzun bir zaman geçmişti.

Bir gün “mezunlar toplantısı” için okulumdan bir mektup aldım.

Karıma; “..iş seyahatine gidiyorum” diye bahane uydurdum.

Mezunlar toplantısından sonra, birden aklıma düştü.‘Sadece meraktan’ eski evime gittim.

Eski komşularımıza sorduğumda, “annemin öldüğünü” söylediler.

Önce biraz sevinç duyar gibi oldum ama içimde bir burukluk ve sızı hissettim.

Ben şaşkınca beklerken, “bana verilsin diye annemin bir mektup bıraktığını” söylediler.

Açtım ve okumaya başladım:

-En sevgili oğlum... Her zaman seni düşündüm.

Singapur’a gelip çocuklarını korkuttuğum için üzüldüm..

Mezunlar gününde geleceksin diye çok sevindim ve bekledim.

Ama; “seni görmek için yataktan kalkabilir miyim” diye çok düşündüm..

Seni büyütürken, ‘tek gözümle’ sürekli bir utanç kaynağı olduğum için de üzgünüm..

Biliyor musun biricik oğlum..?

Sen küçücükken, babanla birlikte bir kaza geçirmiştin. Baban öldü fakat sen, bir gözünü 


kaybetmiştin.

Bir anne olarak, senin tek bir gözle büyümene dayanamazdım..

Bu yüzden, babandan kalan tarlayı satarak, ameliyat masraflarına yatırdım.

İşte, şimdi o yeri boş olan gözüm var ya, onu sana vermiştim. Nakil çok başarılı geçmişti, hiç 


fark edilmiyordu.

“O gözle, biricik oğlum görüyor ya...” diye çok mutlu oluyordum. Ana yüreği ya oğul, sana 


“sen benim gözümle görüyorsun” diyemedim..

Başarılarından dolayı seninle o kadar gurur duyuyordum ki, bu bana yetiyordu.

Her şeye rağmen, sen benim oğlumsun.. Bütün sevgilerimle.. Annen.
Ben bu mektubu ayaküstü sessizce okurken, etrafımda toplanan komşularım gözlerini silerek, 


tek tek uzaklaşıyorlardı. Ortada öylece yalnız kala-kaldım..
Evet...

Eğer hala anneniz yakınınızda ise, onun gönlünü ve duasını almayı asla unutmayın!


ALINTIDIR

19 Ocak 2013 Cumartesi

Mevlana sözleri






Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa bilemezsin...bilseydin ödün kopardı dokunamazdın...



Sen değerinle ve düşüncenle, iki âleme de bedelsin, ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun.


Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır; gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.


Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.


Bal yiyen, arısından gocunmaz.


Bir mum diğerini tutuşturmakla ışığından birşey kaybetmez.


Ne mutlu o kimseye ki kendi ayıbını görür


Balığa, denizden başkası azaptır.


Aşk nedir, bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor.



Adam savaşmakla çetin er sayılmaz, öfkelendiği zaman kendini tutabilendir çetin.


Aklın başına gelince pişman olacağın bir işi sakın yapma


Ayrılık içinde insanın gözünü açıp kapayıncaya kadar geçen zaman, yıl gibi gelir.

Akıl bütün gidilecek yolları bilse bile, gene aşk yolunu bilemez, şaşırır kalır


Aşk, öyle engin bir denizdir ki, ne başlangıcı ne de sonu vardır


Başkalarına imrenme, çok kimseler var ki senin hayatına imreniyorlar.

Bazen diyorum ki; “ne olacak söyle gitsin”.. Sonra diyorum; “Söyleyince ne olacak, sus bitsin”

Bir kişi Allah’tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa; Allah da onu başkasına muhtaç etmez.

Cibilliyetsize ilim öğretmek, eşkıyanın eline kılıç vermektir.


Her dil, gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır


Her zaman doğruyu söyle, ama her zaman her doğruyu değil.


Sen değerinle ve düşüncenle, iki âleme de bedelsin, ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun


Senin için başkasını terk eden, başkası için de seni terkeder.

kaybedersin bazen...


   kaybedersin bazen...hemde öyle bi kaybedersin ki asla geri dönmeyeceğini bilirsin. bunu bilmek daha da ağırlaştırır yükünü,bunu bilmek daha çok sızlatır yüreğini...
gideni geri döndürebilmek için verilen çabalar kendimizi aşan boyutlardadır. uğraşırız didiniriz ama geri döndüremeyiz çoğu kez bizi terkedeni...zaten giden bir nedeni olduğu için gitmiştir o yüzden zaten yaşananları bir kalemde silebilmiştir.kendini düşünsene bir an için.giden sen olsaydın şayet istemediğin bi hayatı,istemediğin birini terketseydin geri dönmek istermiydin istemezdin değilmi, öyleyse bu neyin çabası neyin yakarışı ki bunlar...
nerede olduğunu bilememek üzer evet onunla yapmaya alıştığımız şeyleri yalnız yapmaya çalışmak iç acıtır.yeri gelir yemek bile yemek istemez canımız,uyku haram olur.hepsi terkeden yüzündendir. adı üstünde işte terk eden. silkelenip kendine gelmeli insan,terk edilmeninde bi adabı vardır.terkedenin yüzünü güldürmemek gerekir...nasılsa herkes gidecek birgün biryerlere,ha geç ha erken ne farkeder sanki!!!

pilav tarifi-hem basit hem lezzetli

pilav yapmak zordur derler hatta pilavı güzel yapan her yemeği yapar derler :) bende pilavı tutturana kadar biraz uğraştım ama artık süper yapıorum :) hiç bencil değilimdir sizlerle de paylaşmak istedim tarifimi :)
tenceremize 1yemek kaşığı margarin ve 1 çay kaşığı tuz koyuyoruz yağ eriyince dilediğiniz kadar ama abartmadan :) arpa şehriye koyuyoruz şehriyeler kararana kadar bekliyoruz. bu sırada 1 su bardağı pirinci tel süzgece koyup iyice yıkıyoruz ve diğer yanda da 2,5 su bardağı su kaynatıyoruz.şehriyeler koyulaşınca pirinci üzenine ekleyip kısık ateşte 1-2 dk. kadar karıştırarak kavuruyoruz sonra üzerine kaynamış olan suyumuzu ekliyoruz şöyle bir karıştırıp kapağını kapatıyoruz ve kısık ateşte kapağını hiç açmadan 15-20 dk kadar pilav suyunu tamamen çekene kdr pişiriyoruz piştikten sonrada ocağın altını kapatıp hiç karıştırmadan kapağı kapalı halde 10 dk kdr dinlendiriyoruz pilavımızı.
videosu ise şu linkte : http://www.youtube.com/watch?v=Gfm2Fnk67KU
bu tarif 3-4 kişiliktir istediğiniz kadar oranı arttırabilirsiniz yeter ki oran 1 e  2,5 oranı olsun 2 bardak pirinç için 4,5 bardak su gibi...
afiyet olsun :)

18 Ocak 2013 Cuma

buhurdanlık nedir-nasıl kullanılır?

     
bu fotoğrafta gördüğünüz şey benim bitanem :) evimizin neşesi eşimle benim kıymetlimiz :) kendisi bizim buhurdanlığımız olur efendim o nedir derseniz bilmeyenleriniz varsa hemen anlatayım ki ben de yaklaşık 1 ay evvel başka bir blog yazarından öğrenmiştim ne olduğunu ve hemen almıştım allah ondan razı olsun :) evinizin her daim güzel kokmasını istiyorsanız ki bunun doğal yollardan olmasını da istiyorsanız, evinizde sigara içiliyorsa yada benim gibi her daim evde güzel koku duymak hoşunuza gidiyorsa buhurdanlık tam size göre... ben bu fotoğraftakini ve aynısının  beyazını ikisini birden yani 15 tl ye aldım ve nasıl çıkarıyorum o parayı anlatamam bildiğiniz tepe tepe kullanıyorum :) neyse kullanımına gelince o da şöyle oluyor. eczane veya aktardan kokusunu beğendiğiniz dilediğiniz bir yağı alıyorsunuz hani şu küçük kutularda 5 tl ye satılanlar var ya onlardan. ben ilk gittiğim gün bilinçsizce yaptığım bi alışverişten çok memnun kaldım ve hep o kokuyu kullanıyorum tavsiye ederim çilek yağı. neyse efendim yağımızı aldık evimize geldik buhurdanlığın üst kısmını çaydanlık gibi düşünün fotoğrafta görüldüğü kadarıyla üst kısmı boş orayı suyla dolduruyoruz ve aldığımız yağdan bir iki damla damlatıyoruz ben koku yoğun olsun diye damlaları abartıyorum biraz :) sonrada alttaki boş kısma mumumuzu yakıp kokuyoruz. işte bu kadar :) yazım uzun oldu ama buhurdanlığımı anlattıkça anlatasım geliyor. eğer sizlerde evinizin doğal yollardan mis gibi kokmasını isterseniz buhurdanlığı tavsiye ederim. bol güzel kokulu günler dilerim hepinize :)

çok basit irmik helvası tarifi



akşam akşam canım gene bişiler çekti :) kalktım irmik helvası yaptım yedik eşimle afiyetle sonra dedim ki kendine müslüman olma kalk yaz bu tarifi bloguna insanlarda öğrensin :)
efendim yapımı çok basit olan  ve kısa süren tarifimiz şöyle:
malzemeler: 1 su bardağı irmik
1 su bardağından bir parmak eksik su
1 su bardağından bir parmak eksik süt
1 su bardağı şeker
1 yemek kaşığı kadar margarin
yapılışı: bir tencerede suyu sütü ve şekeri orta ateşte şeker eriyene kadar karıştırıyoruz şeker eridikten sonra ocağın altını kapatıp ılınması için bekletiyoruz. bu sırada ayrı bir tencerede yağımızı eritiyoruz üzerine irmiği  ekliyoruz ve irmikler koyulaşana kadar sürekli karıştırarak kavuruyoruz. irmikler koyulaşınca ılınması için bıraktığımız karışımı irmiğin üzerine döküyoruz dökerken dikkat edin sıçrayıp bi yerinizi yakmasın. daha sonra kısık ateşte 2 dk falan karıştırıyoruz irmik karışımı çekene kadar. karışım suyu çekip koyu bir hal alınca altını kapatıyoruz ocağın. tencerenin kapağını kapatıp 10 dk. boyunca hiç açmadan dinlenmesini bekliyoruz. sonra dilerseniz üzerine tarçın dökerek dilerseniz de sade bir şekilde afiyetle yiyoruz :)

17 Ocak 2013 Perşembe

spontane bonfile :)









evde yemek olmadığı bi gün spontane olarak gelişen romantik bi akşam yemeği yedik eşimle :) 
buzluktan çıkarılan etler,sebzeler falan derken tezgahımızın üzeri doldu. pratik bişiler yapmak istedik ne yapalım nasıl yapalım konuşmaları sonucunda kendimi mutfaktan kovulmuş olarak buldum :)
bende sofrayı kurmaya başladım.arada mutfağa girdiğimde şok oldum çünkü fotoğrafta gördüğünüz her şeyi eşim tost makinasına koymuş öyle yapıyordu :) ben her ne kadar pişmez o etler desemde süper bi akşam yemeği yedik benim mis gibi yoğurt çorbamda dahil oldu tabi menüye domatesli makarnayla birlikte :) 
yapmak isteyenleriniz olursa tarif şöyle: bonfilelerimizi pişirmeden 1 saat evvel marine ediyoruz.
O da şu şekilde oluyor : 
2 Çorba kaşığı ayçiçek yağı , biraz süt , 1 diş sarımsak , 2 dilim soğan , birer tutam kekik tuz karabiber kırmızı biberi karıştırıp etlerimizi bu karışıma buluyoruz ve beklemeye başlıyoruz. 
1 saat sonra da 
tost makinamızı açık vaziyette en yüksek seviyede ısıtıyoruz.
Etlerimizi ,dilimlenmiş ve üzerinde yağ kekik gezdirilmiş patateslerimizi , soğan ve sarımsağımızı ve istediğimiz sebzeyi tost makinasına koyuyoruz. yaklaşık 30 dk sonra yemeğiniz hazır :) Afiyet olsun :)

16 Ocak 2013 Çarşamba

BABAM'A

insan kaybedince sevdiği birini kendi de kaybolacak sanıyor.
yıkılırım,yok olurum diye düşünmeye başlıyor. insan en sevdiklerinden birini kaybedince ardından gitmek istiyor. sanki yaşamak için sebebi yokmuş hissine kapılıyor.
kulakları uğulduyor,kafası zonkluyor.deli gibi ağlıyor,ağlayınca giden geri dönecek sanıyor.
sonra zamanla gidenin gelmeyeceğini acı bir şekilde kavrıyor.her geçen gün yokluk daha çok büyüyor ve her geçen gün yaşamak daha da ağır gelmeye başlıyor.
derken zaman herşeyin ilacı lafları kulağına çalınmaya başlıyor.insan zamanla nasıl unutur ki naaıl alışılır ki buna demeye başlıyor.
ve zaman hızla akıp gidiyor.günler ayları aylar yılları kovalıyor.kaybeden kişi artık daha az ağlıyor.sevdiği aklına düştükçe ya ağlıyor yada başka şeylerle meşgul olmaya başlıyor.çevresindekiler ne çabuk unuttu diye düşünüyor.oysaki o hiç unutmuyor.hep unutmuş gibi yapıyor taa ki birşey onu çağrıştırıp da sizi yıkana dek.
gidenler hiç unutulmuyor.olan geride kalanlara oluyor.geride kalan ölümle yaşam arasında sürekli gelgit yaşıyor ama çoğumuz gitmeyi beceremiyor.
tek bir gerçek var ki kalanlar gidenleri hiç unutmuyor... 
benim seni unutmadığım gibi BABACIĞIM...insan herşeye alışıyor ama ölümün soğukluğuna bir türlü alışamıyor... sensiz olmaya alışılamıyor.
seni çok seviyorum çok özlüyorum BABACIĞIM ...
                                                                         ipek saçlı kızın
                                             

15 Ocak 2013 Salı

kalpli aynacıklarım :)



                                    bunlarda evimizin başka bi duvarını süsleyen aynalarımız :)

NAZIM HİKMET-BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM

Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakarlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
İçimden bir şey :
belki diyor.